Geçtiğimiz haftaki Cuma hutbesi, sadece camilerde değil, vicdanlarda da yankı buldu. Diyanet İşleri Başkanlığı’nı yürekten tebrik ediyoruz. Hem içeriği hem de vurguladığı değerler açısından bu hutbe tam isabetti. Toplumun ihtiyacı olan sesi verdi, doğruyu söyledi, sorumluluğunu yerine getirdi.
Bizlerde çok kıymetli hocamızla yıllarca bu konuda Televizyon ekranlarında programlar yaptık.Yaklaşık 3 hatta önce Hasan Basri balcı ve Prof Dr İbrahim ışıtan hocalarımızla tamda bu konuları ele almıştık. Bu programlardan sonra diyanet işleri başkanlığının hutbesi çok anlamlı olmuştur.
Bundan böyle bizler artık, "İnsanlara karışmayalım, kim ne yaparsa yapsın" kolaycılığına sığınamayız. Zira şeytanın fısıltısı da tam burada başlar. Diyanet’in mesajı, hakikatin diliyle bir kez daha insanımıza ulaşmış oldu. Elbette bu durumdan rahatsız olanlar da olacak. Hatta bazıları kuduracak, delirecek. Varsın delirsinler! Onların da delirme özgürlükleri var. Ama unutmasınlar: Bizim de her platformda gerek medyada gerekse toplumda hakkı ve hakikati söyleme, savunma sorumluluğumuz var bundan vazgeçmeyeceğiz
Bu ülkede yıllardır aile, ahlak, maneviyat gibi değerler özellikle medyada sistemli biçimde aşındırılıyor. Bunu yapanlar özgürlük maskesi takıyor, ama niyetleri başka. Diyanet’in ve yıllarca bunu dert edinen hocalarımızın ortaya koyduğu duruş, yalnızca bir metinden bir programdan ibaret değil; bu, bir medeniyet savunusudur.Tabi anlayana...
Kamuoyunun her kesiminden, özellikle de sessiz çoğunluktan gelen destek mesajları da gösteriyor ki; millet, özüne dönmeye, manevi kökleriyle yeniden bağ kurmaya hazır. Diyanet’in bu yöndeki güçlü adımlarını daha da artırarak sürdürmesi gerektiğine inanıyoruz.
Tepkiler olacak, karşı kampanyalar yürütülecek. Ama hakikat karşısında yalanın saltanatı uzun sürmez. Bu yüzden yılmak yok, geri adım atmak yok. Diyanet’in bu anlamda arkasında duracağız
Tekrar teşekkür ediyoruz Diyanet İşleri Başkanlığı’na… Doğruyu söylediniz, dik durdunuz. Siz konuşun, deliren delirsin.